YAYGIN GELİŞİMSEL BOZUKLUK DESTEK EĞİTİM PROGRAMI
Bireylerin, var olan yeterliklerinin en üst düzeyde geliştirilerek sosyal yaşama etkin katılımının artırılmasının temel yolu eğitimdir. Özel eğitime ihtiyacı olan tüm bireylerde olduğu gibi yaygın gelişimsel bozukluğu (YGB) olan bireylerde de eğitim ve ev ortamları uygun şekilde yapılandırıldığında, işlevsel eğitim programları geliştirildiğinde, öğretim süreci bireysellik esasına göre hazırlandığında, bağımsız yaşam becerilerinin edinilmesi ve toplumsal entegrasyon bağlamında önemli ilerlemeler kaydedilmektedir. Yaygın gelişimsel bozukluğu olan bireylerin bağımsız yaşam becerilerini geliştirmeleri, davranış problemlerinin azaltılarak gereksinimleri olan beceriler kazanabilmeleri, uygun eğitim programlarıyla bütünleştirilmiş, yapılandırılmış ve zenginleştirilmiş öğretim ortamlarının erken yaştan itibaren sağlanmasıyla doğrudan ilişkilidir. Yaygın gelişimsel bozukluk gösteren bireylerin, tanı aldıkları ilk andan itibaren destek eğitim programlarına alınarak gelişimlerinin desteklenmeleri gerekmektedir. Bireyin örgün eğitime dâhil olduktan sonra da düzeyine/tanısına uygun destek eğitim programlarına katılması, gelişiminin en üst düzeyde desteklenmesini sağlayacaktır.
Yaygın gelişimsel bozukluklar (YGB), sosyalleşme ve iletişim gibi çoklu temel fonksiyonların gelişmesinde gecikmeleri de içeren bir spektrum bozukluğudur. Bu grupta yer alan en çok bilinen yaygın gelişimsel bozukluk otizmdir. Bu yelpazede yer alan diğer bozukluklar, Rett Sendromu, Çocukluğun Dezintegratif Bozukluğu, Asperger Sendromu ve Başka Türlü Adlandırılamayan Bozukluk (Atipik Otizm)’tur.
YGB’li bireylerin erken çocukluk döneminden başlayarak yetişkinlik dönemindeki iş ve mesleki eğitim programları da dâhil olmak üzere yaşam boyu süren kaliteli ve nitelikli bir özel eğitim hizmeti almaları, bozukluğun türüne, derecesine, bireyin yaşına ve özelliklerine, ihtiyaçlarına göre işlevsel olarak planlanmış eğitim programlarının sayısının artırılması, çeşitlendirilmesi ile mümkün olabilmektedir.
Yaygın Gelişimsel Bozukluklar Destek Eğitim Programı, özel eğitim hizmetleri kapsamında özel özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine devam eden yaygın gelişimsel bozukluğu olan bireylerin eğitim ortamlarından verimli ve etkili biçimde yararlanmalarını sağlamak amacıyla hazırlanmıştır. Bu programın hazırlanmasında 3797 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un Ek 3. maddesi ile 24/07/2008 tarihli ve 5793 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 25. maddesi dayanak teşkil etmektedir.
ÖZÜR GRUBUNUN TANIMI VE ÖZELLİKLERİ
Yaygın gelişimsel bozukluk, birden fazla bozukluğu içeren genel bir tanı grubu olup erken çocukluk döneminde başlayan sosyal etkileşim, dil gelişimi ve davranış alanlarında yetersizliklere sahip olma durumudur. Davranış sorunları, yineleyici, sınırlı ilgi ve davranışları kapsamaktadır. Bu durumlar gelişimin birçok alanını etkileyerek kalıcı ve süreğen işlev bozukluklarına yol açarlar.
1980 öncesinde Amerikan Psikiyatri Birliğinin sınıflandırmasında yaygın gelişimsel bozukluklar çocukluk şizofrenisinin bir alt tipi olarak sınıflandırılmaktaydı. Amerikan Psikiyatri Birliği, 1994 yılında yaygın gelişimsel bozuklukları beş bozukluktan oluşan bir grup olarak sınıflandırmıştır. Bunlar;
1. Otizm
2. Rett Sendromu
3. Çocukluğun Dezintegratif Bozukluğu
4. Asperger Bozukluğu
5. Başka Türlü Adlandırılmayan Yaygın Gelişimsel Bozukluk (Atipik Otizm)’ tur .
1. Otizm
Otizm, yaşamın erken dönemlerinde başlayan ve yaşam boyu süren, sosyal ilişkiler, iletişim, davranış ve bilişsel gelişmede gecikme ve sapma gibi özellikler gösteren nöropsikiyatrik bir bozukluk olarak kabul edilmektedir. Yaygın gelişimsel bozuklukların en iyi bilineni otizm (İnfantil otizm olarak da bilinir.) olup karşılıklı sosyal etkileşimde, sözel iletişimde bozukluklar ve basmakalıp stereotipik davranış örüntüsü ile karakterizedir. İnfantil otizm kavramı ilk kez Leo Kanner tarafından 1943 yılında tıp literatürüne kazandırılmış ve 1980’e kadar bu terim kullanılmıştır.
Otizm terimi, zaman içinde yerini, otizm spektrum bozuklukları (ASD-Autism Spectrum Disorders) terimine bırakmıştır. Otizm spektrum bozuklukları, yaygın gelişimsel bozukluklarla (Pervasive Developmental Disorders-PDD) eş anlamlı olup ileri düzeyde ve karmaşık bir gelişimsel yetersizlik anlamında kullanılmaktadır. Otizm ise bu sınıflandırma altında yer alan kategorilerden yalnızca biridir.
Otizm spektrum bozukluğunun nörolojik nedenlerden kaynaklandığı sanılmaktadır. Otizm spektrum bozukluğu tanılı bireylerin önemli bir bölümünde (yaklaşık %35), beyindeki anormal elektrik hareketlerine bağlı olarak nöbet, istemsiz hareketler, bilinç yitimi vb. nörolojik sorunlar da görülebilir. Otizm spektrum bozukluğu bir ruh hastalığı değildir, ancak belirtileri bazı ruh hastalıklarını çağrıştırabilir. Yapılan bilimsel araştırmalar, otizm spektrum bozukluğunun çocuk yetiştirme özellikleriyle ya da ailenin sosyoekonomik özellikleriyle ilişkisi olmadığını göstermiştir.
Otizm spektrum bozukluğunun kalıtsal olabileceği yönünde bulgular vardır, ancak buna yol açan gen ya da genler henüz bulunmuş değildir. Önceki yıllarda otizm spektrum bozukluğunun görülme oranının 500’de bir olduğu kabul edilirken son verilere göre otizm spektrum bozukluğunun yaklaşık her 150 çocuktan birini etkilediği düşünülmektedir. Ayrıca, erkeklerdeki yaygınlığı kızlardan dört kat fazladır. Sanıldığının aksine, otizm spektrum bozukluğu tanılı bireylerin çoğunda, farklı düzeylerde zekâ geriliği görülür. Ayrıca, zekâ testlerinde belli alanlar, diğer alanlara kıyasla çok daha geri çıkabilir. Otizm spektrum bozukluğu tanılı bireylerin pek azında (yaklaşık %10), çok güçlü bellek, müzik yeteneği vb. üstün özelliklere rastlanır.
Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından 2000 yılında yayımlanmış olan DSM-IV-TR (Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı) kılavuzuna göre yaygın gelişimsel bozukluklar içinde yer alan otizm tanısının konulabilmesi için aşağıda sıralanan belirtilerden en az altısının görülmesi gerekir. Ayrıca, bu belirtilerden en az ikisinin sosyal etkileşim sorunları kategorisinden, en az birer tanesinin ise diğer iki kategoriden (iletişim sorunları ve sınırlı/yinelenen ilgi ve davranışlar) olması şarttır. Bu belirtilerden en az birinin 36 aydan önce ortaya çıkmış olması da bir diğer koşuldur. Otizm spektrum bozukluğu şemsiyesi altında yer alan diğer kategoriler için daha farklı ölçütler söz konusudur. Aşağıda, her bir belirtiye ilişkin ayrıntılar yer almaktadır:
a. Sosyal Etkileşim Sorunları
Sosyal etkileşim için gerekli sözel olmayan davranışlarda yetersizlik
Sıradışı göz kontağı özellikleri: Göz kontağı hiç kurmamak,çok kısa süreli kurmak ya da alışılmadık biçimde kurmak. Örneğin, birden bire gözlerini karşısındakinin gözlerine dikmek ve kaçırmak gibi.
Jest ve mimik kullanımında sınırlılık: Konuşurken çok az jest ve mimik kullanmak.
Başkalarına yaklaşmada sıradışı özellikler:Sosyal ortamların gerektirdiği mesafeyi ayarlayamamak: Başkalarına fazla yakın ya da uzak durmak.
Ses kullanımında sıradışılık: Konuşurken alışılmadık ses kalitesi ve vurgu özellikleri göstermek. Yaşa uygun akran ilişkileri geliştirememek.
Arkadaşlık kurmakta zorlanmak: Çok az sayıda arkadaşa sahip olmak yada hiç arkadaş edinememek.
Akranlarla etkileşimde bulunmamak: Kendi yaşıtlarıyla oynamada,konuşmada vb. çok isteksiz davranmak. Örneğin, yalnızca kendisinden çok küçük ya da büyük kişilerle etkileşimde bulunmak.
Yalnızca özel ilgilere dayalı ilişkiler geliştirmek: Belli kişilerle, yalnızca belli ilgilere dayalı olarak (favori konularda) etkileşimde bulunmak.
Grup içinde etkileşimde bulunurken zorlanmak: İşbirliğine dayalı oyunların kurallarına uymakta zorlanmak.
Başkalarıyla zevk, başarı ya da ilgi paylaşımında sınırlılık
Yalnız olmayı tercih etmek: Başkalarının, genellikle aile üyeleriyle yada arkadaşlarıyla birlikte yaptığı pek çok şeyi (TV izlemek, yemek yemek, oyun oynamak vb.) yalnız başına yapmayı yeğlemek.
Belli olay yada durumlara başkalarının dikkatini çekme çabası göstermemek. Örneğin; şaşırtıcı bir durum karşısında başkalarına işaret etmemek, bir şey başardığında başkalarıyla paylaşmamak vb.
Sözel övgü karşısında tepki vermemek: Başkalarının kendisine yönelttiği övgü sözleri ya da sözel onaylamalar karşısında çok az tepki vermek ya da hiç tepki vermemek. Örneğin, hoşnutluk belirtisi göstermemek.
Sosyal-duygusal davranışlarda sınırlılık
Başkalarının ilgisi karşısında tepkisiz kalmak: Birileri kendisine seslendiğinde yada kendisiyle etkileşmek istediğinde tepki vermemek, duymuyormuş ya da fark etmiyormuş gibi davranmak.
Başkalarının yaptıklarına karşı ilgisizlik: Ortama birinin girmesi,ortamdan birinin çıkması, birinin konuşmaya başlaması gibi başka çocukların çok ilgisini çeken bazı olaylar karşısında ilgisiz kalmak; böyle durumlarda, gülümseme gibi hoşnutluk ya da ağlama gibi hoşnutsuzluk ifadeleri göstermemek.
Başkalarının duygularını anlamada yetersizlik: Üzülen, ağlayan, kızan, sevinen vb. kişiler karşısında duyarsız davranmak. Örneğin, üzgün birini rahatlatma çabası göstermemek.
b. İletişim Sorunları Dil gelişiminde gecikme
İki yaşından büyük olup da tek bir sözcük bile söylememek.
Üç yaşından büyük olup da iki sözcüklük basit ifadeler (‘Baba git.’vb.) kullanmamak.
Konuşmaya başladıktan sonra basit bir dil bilgisi yapısı kullanmak yada belli yanlışları tekrarlamaya devam etmek.
Karşılıklı konuşmada zorluk
Karşılıklı konuşma başlatmada, sürdürmede ve sonlandırmada önemli sorunlar göstermek: Örneğin; bir kez konuşmaya başlayınca konuşmayı uzun bir monolog şeklinde sürdürmek ve karşısındakilerin yorumlarını göz ardı etmek.
Konuşma konularında seçicilik: Kendi favori konuları dışındaki konularda çok zor ve isteksiz olarak konuşmak.
Sıra dışı ya da yinelenen dil kullanmak
Başkalarının kendisine söylediklerini tekrarlamak.
Televizyondan duyduklarını yada kitaplardan okuduklarını,ilişkisiz zamanlarda ve bağlam dışı olarak yinelemek.
Kendisinin uydurduğu yada yalnızca kendisine anlam ifade eden sözleri tekrarlamak.
Aşırı resmî ve didaktik konuşma özellikleri göstermek.
Gelişimsel düzeye uygun olmayan oyun
Senaryolu oyunlarda sınırlılık: Oyuncaklarla evcilik, okulculuk, doktorculuk vb. hayali oyunlar oynamamak.
Sembolik oyunlarda sınırlılık: Bir nesneyi başka bir nesne olarak (küpü mikrofon olarak vb.) kullanarak oyun oynamamak.
Oyuncaklarla alışılmadık biçimlerde oynamak. Örneğin; topu zıplatmak yerine sürekli olarak bir eliyle vurmak, legoları birbirine takıp bir şeyler yapmak yerine sıraya dizmek vb.
Sosyal oyunlara ilgisizlik: Küçük yaşlardayken,‘ce-e’vb. sosyal oyunlara karşı ilgi göstermemek.
c. Sınırlı/Tekrarlayıcı İlgi ve Davranışlar
Sınırlı alanda, yoğun ve sıra dışı ilgilere sahip olmak
İlgi takıntıları: Bazı konulara karşı aşırı ilgi duymak ve başka konuları dışlayarak sürekli o konularla ilgili konuşmak, okumak, ilgilenmek vb. istemek.
Bazı sıra dışı konulara aşırı ilgi duymak. Örneğin;astrofizik,uçak kazaları yada sulama sistemleri.
İlgi duyduğu konularla ilgili ince ayrıntıları anımsamak: Kendi favori konularındaki en ince ayrıntıları bile ezbere bilmek.
Belli düzen ve rutinlere ilişkin aşırı ısrarcılık
Belli etkinlikleri her zaman belli bir sırayla yapmak istemek: Örneğin,arabanın kapılarını hep aynı sırayla kapatmak.
Günlük rutinlerde değişiklik olmamasını istemek .Örneğin;eve gelirken hep aynı güzergahı izlemek ya da eve geldiğinde önce televizyonu açıp sonra tuvalete gitmek.
Günlük yaşamdaki değişiklikler karşısında aşırı tepki göstermek: En ufak bir değişiklik karşısında aşırı kaygılanmak ya da öfke nöbeti yaşamak.
Değişiklikleri daha kolay kabullenebilmek için meydana gelecek değişikliklerle ilgili önceden bilgi sahibi olmaya gereksinim duymak.
Tekrarlayıcı (kendini uyarıcı) davranışlar
Sıra dışı beden hareketleri: Parmak ucunda yürümek, çok yavaş yürümek,kendi ekseni etrafında dönmek, durduğu yerde sallanmak, farklı bir beden duruşuna sahip olmak vb.
Sıra dışı el hareketleri: Ellerini sallamak, parmaklarını gözlerinin önünde hareket ettirmek, ellerini farklı biçimlerde tutmak vb.
Nesnelerle ilgili sıra dışı ilgiler ve takıntılar
Nesneleri sıra dışı amaçlarla kullanmak: Örneğin,oyuncak arabanın tekerleklerini çevirmek ya da oyuncak bebeğin gözlerini açıp kapamak vb. davranışları tekrar tekrar yapmak.
Nesnelerin duyusal özellikleriyle aşırı ilgilenmek: Örneğin,eline aldığı her nesneyi koklamak ya da gözlerinin önünde tutarak ve evirip çevirerek incelemek.
Hareket eden nesnelere aşırı ilgi göstermek:Örneğin; tekerlek yada pervane gibi dönen nesnelere, akan su ya da yanıp sönen ışık gibi hızlı hareket eden görüntülere uzun sürelerle bakmak.
Nesne takıntıları: Bazı sıra dışı nesneleri(bir silgi yada küçük bir zincir parçasıvb.) elinden bırakmak ya da gözünün önünden ayırmak istememek.
2. Rett Sendromu
Rett Sendromu, ilk defa Dr. Andreas Rett tarafından tanımlanmış, Dr. Bengt Hagberg ve çalışma arkadaşları tarafından 1983 yılında yayınlanan raporla, bir hastalık olarak dünya çapında tanınmıştır. Rett Sendromu (RS), dünyada çeşitli ırklarda ve etnik gruplarda, özellikle kız çocuklarında görülen nörolojik bir rahatsızlıktır. Bu sendromun, erkeklerde de görülebileceği bilinmektedir, fakat erkeklerde görüldüğünde bu bebeklerde genellikle düşük, doğum anında ölüm veya anne karnında erken ölüm gibi durumlar ortaya çıkmaktadır.
RS’li çocuklar, 6-18 aylık olana kadar normal veya normale yakın bir gelişim gösterirler. Bu süreden sonra çocuk, geçici durgunluk veya gerileme sürecine girer, iletişim kurma becerisini yitirir ve ellerini birbirine kenetler. Hemen ardından stereotipik el hareketleri, yürüyüş bozuklukları ve kafa gelişiminde gözle görülebilir bir yavaşlama ortaya çıkar. Nöbet geçirme, uyanıkken düzensiz soluk alıp verme gibi problemlerle de karşılaşılabilir.
Rett Sendromu’nun, otizm, beyin felci veya spesifik olmayan gelişme bozukluklarında olduğu gibi teşhisi çok zordur. Dünyada, çeşitli ülkelerde yapılan araştırmalara göre her 23 binde 1 doğumdan, 10 binde 1 doğuma kadar ulaşan oranlarda RS’li kız çocuğu doğmaktadır. Bazı çocuklar konuşma kabiliyetlerini yitirmeden önce tek tek kelimeler kullanmaya ve kelime kombinasyonları yapmaya başlayabilirler. RS’in şiddetinin bütün hastalar için zor olduğunu tahmin etmek zor değildir.
Apraxia (denge bozukluğu), en temel vücut hareketlerinin yerine getirilmesinde yetersizlik ve RS’in sebep olduğu tüm engelli davranışların gözlemlenebildiği durumdur. Gözün sabit bakışı ve konuşma kabiliyeti de dâhil tüm vücut hareketlerine etki ederek çocuğun kontrollü şekilde hareket etmesini zorlaştırır. Apraxia ve sözel iletişim becerisinin eksikliği nedeniyle, zekânın doğruyu tayin etmesi de zorlaşır. Çoğu geleneksel test metotları, ellerin kullanımına ve/veya sözel iletişime gereksinim duyar bu durum RS’li bir çocuk için belki de imkânsızdır.
RS’te büyüme genellikle yavaştır, birçok RS’li bayan yaşına göre oldukça küçük görünmektedir. Yapılan çalışmalar, doymak bilmez bir iştahları varmış gibi görülmelerine rağmen birçoğunun orta dereceden üst sınıra kadar değişebilen oranlarda yetersiz beslenme problemi ile karşı karşıya olduklarını göstermektedir. Buna; yutma zorluğu, yetersiz besin girişi, enerjinin dengesiz harcanması veya vücudun besleyici gıdalardan yeteri kadar yararlanamaması gibi problemler neden olmaktadır. Bu gibi durumlarda, kilo almasına ve boyunun uzamasına yardımcı olacak, dikkatini ve etkileşimini geliştirecek tamamlayıcı bir beslenme programı (ağız yoluyla yüksek kalori/kilo aldırma diyetleri, NG tüpü veya gastrostomy butonu) uygulanmalıdır.
Bütün bu zorluklara rağmen, Rett Sendrom’lu bir hasta orta yaşlarına, hatta daha ileri yaşlara kadar öğrenmeye devam edebilir, ailesi ve arkadaşlarıyla iyi vakit geçirebilir. Bütün duygular hakkında tecrübe sahibidirler, evde veya topluluk arasında sosyal, eğitim veya eğlence amaçlı aktivitelere katıldıklarında, hoş ve çekici kişiliklerini gösterirler.
3. Çocukluğun Dezintegratif Bozukluğu
Çocukluğun dezintegratif bozukluğu olan çocuklarda doğumdan itibaren en az iki yıl tamamen normal gelişim kaydedilir. Belirtiler sıklıkla 3-4 yaş arası görülmeye başlar. Bu tanıyı koyabilmek için belirtilerin 10 yaştan önce gelişmiş olması gerekir. Ağır mental retardasyonla ve lokodistrofiyle (ilerleyici çocuk nörolojisi hastalıkları) birlikte görülmektedir. Ayrıca epilepsiye rastlama olasılığı da sıktır. Başlangıç ani veya dereceli olabilir. İlk bulgular, aktivitede artış, huzursuzluk ve anksiyetedir. Daha sonra konuşma ve diğer yetilerde kayıplar kaydedilir, klinik tablo platoya erişir ve sonraki gelişim sınırlı olabilir. Eğer ilerleyici bir nörolojik bozukluğun sonucu olarak ortaya çıkıyorsa klinik tablo kötüleşme hatta ölümle sonuçlanabilir. Bu psikoza “heller demansı” veya “infantil demans” da denilmektedir. Otizmdeki gerilemeyle ilişkisi tartışmalıdır. Genelde, nöroloji kliniklerinde yataklı tetkiklerle teşhis edilir.
Öncesinde normal işlev gören çocuğun 3-4 yaşlarında başlayan zekâ, dil ve sosyal işlevlerinde birkaç ay içinde gelişen deteryasyon (yıkım)’dur. Tahminen otistik bozuklukların 10’da biri sıklıkta gözlenir. Erkek/kız oranı 4-8/1’dir. Sebep bilinmiyor. Konvulzif sendromlar, tuber sklerozis ve çeşitli metabolik hastalıklarla birlikte bulunabilmektedir. Çocukluğun Dezintegratif Bozukluğu DSM-IV tanı ölçütleri şunlardır:
A. Doğumdan sonraki iki yıl içinde yaşına uygun sözel ve sözel olmayan iletişim, toplumsal ilişkiler, oyunlar ve uyumsal davranışların olması ile kendini belli eden görünüşte normal bir gelişmenin olması
B. Aşağıdakilerden en az iki alanda daha önce edinilmiş olan becerilerin (10 yaşından
önce) klinik olarak önemli ölçüde yitirilmesi.
Bunlar:
1. Sözel anlatım ya da dili algılama
2. Toplumsal beceriler ya da uyumsal davranış
3. Bağırsak ya da mesane kontrolü
4. Oyun
5. Motor beceriler
C. Aşağıdakilerden en az iki alanda olağan dışı bir işlevselliğin olması:
1. Toplumsal etkileşimde nitel bir bozulma (sözel olmayan davranışlarda bozulma, yaşıtlarıyla ilişki kuramama, toplumsal ya da duygusal karşılıklar verememe vb.)
2. İletişimde nitel bozukluklar (konuşulan dilin gelişiminde gecikme olması ya da hiç gelişmemiş olması, bir söyleşiyi başlatamama ya da sürdürmede, dilin basmakalıp ve yineleyici bir biçimde kullanılması, çeşitli imgesel oyunlar oynamama vb.)
3. Motor basmakalıp davranışlar ve mannerizmler de içinde olmak üzere davranış, ilgi ve etkinliklerde sınırlı, basmakalıp ve yineleyici örüntülerin olması
4. Asperger Bozukluğu
Asperger Sendromu’nda, tipik olarak otizmli bireylerde görülen sosyal ilişki ve iletişim sorunlarının yanı sıra sınırlı ilgi alanı görülür. Çok sınırlı konularda ve dar çerçeveli alanlarda derin bilgilere sahiplerdir, bu nedenle bu çocuklara “küçük profesör” yakıştırması yapılır. Otizmden farklı olarak zamanında konuşmaya başlarlar; aşırı bilgiçlik ve el becerilerinde özel sorunlar görülür. Bu çocuklar normal veya üstün zekâya sahiptirler. Mekanik oyuncaklara çok düşkündürler ve ilgi alanı sınırlı olan insanlarla daha iyi yakınlık kurarlar. Amaçsızca birtakım nesneleri toplayabilirler, öz bakım sorunları yoktur. Erişkinlikte ise kurallara sıkıca bağlı, soğuk ve mesafeli insanlar olarak tanınırlar. Bu bireylerin sosyal hayatında, genelde bir tane çok yakın arkadaşları vardır ve bu kişinin de sıklıkla dar, kısıtlı ilgi alanı vardır. Duygusal hayatında hep akılcı ve heyecansız yorumlamalara sahiptir, davranış sorunları görülebilir, jest, mimik ve vücut dilini kullanmada sorunları vardır. [Frith,1991]. Bu sendromda genetik ilişki sıklıkla baba ve oğul arasında kurulur. Otizm ve Asperger Sendromu birbirine dönüşebilir bir nitelik taşır.
Asperger Sendromu’nun klinik özellikleri şöyle sıralanabilir: Normal dil gelişimi, normal zekâ ve hatta bazen üstün zekâya sahip olma, beceriksizlik, bilgiççe, ders veriyormuş gibi konuşma tarzı, antisosyal şiddet içeren davranışlar görülmektedir. Görülme sıklığı 1000’de 1’dir. Erkeklerde 2-4 kat daha fazladır. Tanı genelde 5 yaş civarında konabilir. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu ve depresyonla eş zamanlı görülür. Özellikle dede ve babalardan ailevi geçiş görülür.
5. Başka Türlü Adlandırılamayan Yaygın Gelişimsel Bozukluk (Atipik Otizm)
Atipik otizm, dil ve sosyal iletişimle ilgili sorunlar, dilin amaca yönelik kullanımındaki sorunlar, aşırı çekingenlik, aşırı utangaçlık, gündelik ve özel yaşamında belli ilkelere aşırı katı yaklaşım ve bağlılık gibi durumlarla ilişkili olarak göz önüne alınabilir. Bazı kişilik tipleri ve bozuklukları (şizoid kişilik, şizotipal kişilik, çekingen kişilik) yine atipik otizmle ilişkili olabilir, fakat farklar vardır. Örneğin, şizoid kişilikler toplumsal ilişkileri anlar, özellikle istemezler. Buna karşın otizmli bireylerde ilişki kurma arzusu olduğu, ama beceremedikleri ileri sürülmüştür.
Atipik otizmle tipik otizm arasındaki farklar oldukça tartışmalıdır. Araştırmalar ve sonuçları yeterli olmasa da elde edilen belli bulgular vardır. Tipik otizmde, tanı kalıcıdır. Hafiften ağıra giden bir yelpazesi vardır. Dil sorunu bazı olgularda düzelir, ama çoğu kez kalıcıdır. Kendine zarar verme davranışı sıktır. Yaş, cins, ailede benzer durum özellikleri ve iletişim sorunu temelde atipik otizmle aynıdır. Stereotipilerin ağırlığı, sıklığı, şiddeti küçük yaşlarda atipik otizmle aynı olabilir ve ilerleyen yaşa rağmen değişmeden kalıcı olabilir. Zekâ en ağırdan en hafife kadar değişen düzeylerde geri olabilir. Dar ilgi alanı, takıntılı davranış, duysal belirtiler atipik otizmde görülenle aynı olabilir. Geç yürüyebilir. Öz bakım sorunları belirgindir ve ilerleyen yaşa rağmen kalıcı olabilir. Buna karşın atipik otizmde ilerleyen yaşla tanı değişebilir ve bir kişilik özelliğine dönüşebilir. Otizm belirtileri zamanla kaybolabilir; iyi eğitimle ve elverişli şartlarda tamamen normale dönebilir. Ağır formu yoktur ve hafif otizmden ayrılması zordur. Bu nedenle normal gelişimin bir parçası olarak görülebilir. Otizme özgü davranışlar belirli durumlarda (zorlanma) açığa çıkacak şekilde maskelenebilir veya değişik görünümler altında gizlenebilir (yalancı dışa dönüklük vb.). Mizahı anlama ve oluşturmada, karşı cinsle ilişki başta olmak üzere insan ilişkilerinde hep ciddi sorunlar yaşanır. Dil sorunu varsa kısa sürelidir; sonuç olarak düzgün gramer ve fonoloji ile konuşurlar. Kendine zarar verici davranış görülmez. Belirtiler şiddet ve bir araya geliş yoğunluğu açısından, toplumsal yasayış ve düzeni bozacak şekilde belli bir sınırı aşmaz. Genel gelişim eğrisi elverişli şartlar altında düzelme yönündedir. Öğrenme sorunları olabilir ve okul sorunları yaşanır. Stereotipik (tekrarlayıcı) hareketler ilerleyen yaşla sebat etmez. Dar ve yoğunlaşmış bir ilgi alanı vardır, ancak toplumsal açıdan daha anlamlı bir konuda (mesleğinde vb.) bu durum başarıya neden olabilir. Takıntılı davranış, ritüeller atipik otizmde daha belirgin olabilir. Panik ataklar sık görülebilir.
PROGRAMIN DÜZEYİ
Program, yaygın gelişimsel bozukluklar tanı grubu içerisinde yer alan her yaştaki bireyin gelişimsel özellikleri, eğitim ihtiyaçları ve öncelikleri dikkate alınarak hazırlanmıştır.
PROGRAMIN GENEL AMAÇLARI
Bu program ile bireylerin;
1. İşlevsel becerilerin kazandırılmasına ön koşul oluşturan temel eşleme ve taklit becerilerini geliştirmeleri,
2. Sosyal etkileşim başlatma ve sürdürme becerilerini geliştirmeleri,
3. Alıcı ve ifade edici dil becerilerini geliştirmeleri,
4. İletişim becerilerini geliştirmeleri,
5. Bağımsız çalışma ve işlevde bulunma ile organize olma becerilerini kazanmaları,
6. Öz bakım ve günlük yaşam becerilerini geliştirmeleri,
7. Akademik becerilerini geliştirmeleri,
8. Toplumsal yaşama katılım ve sosyal uyum becerilerini geliştirmeleri beklenmektedir.
PROGRAM İLE İLGİLİ AÇIKLAMALAR
1. Modüllerde yer alan kazanımlar Yaygın Gelişimsel Bozukluklar Destek Eğitim Programı’nın genel amaçlarına ulaşmayı sağlayacak nitelikte belirlenmiştir.
2. Yaygın gelişimsel bozukluk gösteren bireylerin başka bir yetersizliği olması halinde , sahip olduğu diğer yetersizlik alanına ait programlardan birey için uygun olan modüller belirlenerek bireysel eğitim programına dâhil edilmelidir.
3. Programı oluşturan modüller ve kazanımlar bireylerin yaşadığı güçlükler göz önünde bulundurularak hazırlanmıştır. Bireyin ihtiyaçlarına göre aynı anda birden fazla modülden kazanımlar bireysel eğitim programına dahil edilebilir.
4. Program modüllerinde yer alan kazanımların gerçekleşebilmesi için öğrenme ve öğretme sürecinde modülde belirtilen gerekli araç-gereç ve donanımlar sağlanmalıdır.
5. Programda yer alan modüller arasında genel bir hiyerarşik düzen olmakla birlikte bireyin yaşı, tıbbi tanısı, gelişim düzeyi ve öncelikli ihtiyaçları dikkate alınarak modüllerin seçiminde farklı yapılandırmalar olabilir. Ancak eşleme, taklit, yönerge takip beceri modülleri öğrenmeye hazırlık çalışmalarına temel oluşturduğu için bireyin eğitim programında öncelikli olarak yer almalıdır.
6. Bireyin eğitim planı doğrultusunda bağlı olduğu rehberlik ve araştırma merkezi, varsa devam ettiği okul ya da kurum ve diğer ilgili kuruluşlarla iş birliği yapılmalıdır. Bireyin eğitim planı, yapılacak çalışmalar, öneriler konusunda varsa devam ettiği kurum/okul personeli (sınıf öğretmeni, rehber öğretmen, özel eğitim öğretmeni, branş öğretmeni, kurum psikoloğu, okul öncesi öğretmeni, sosyal hizmet uzmanı vb.) ile görüş alışverişi yapılarak bireyin gelişimi desteklenmelidir. Bireyin destek eğitim sürecinin sonunda devam ettiği kurum tarafından hazırlanan gelişim raporu ve ekinde birey kazanımlarının günlük yaşama geçişini ve kalıcılığını sağlayacak öneriler, bağlı olduğu rehberlik ve araştırma merkezinin yanı sıra bireyin ailesine, 2828 sayılı yasa ile devlet koruması altında bulunan bireyin yasal vasi statüsünde olan kuruma, varsa devam ettiği okulun rehberlik ve psikolojik danışma servisine iletilmelidir.
7. Destek eğitim sürecinde bireyselleştirilmiş eğitim programı geliştirme birimince gerek görülmesi durumunda uzman (psikiyatrist, sosyal hizmet uzmanı, fizyoterapist, dil ve konuşma terapisti, iş ve uğraşı terapisti vb.) desteği alınabilir.
8. Destek eğitim programının verimliliğini artırmak amacıyla modüllerde yer alan uygulamaya yönelik kazanımların gerçek ortamlarda ya da yapılandırılmış ortamlarda işlenmesi sağlanmalıdır.
PROGRAMIN YAPISI
Yaygın Gelişimsel Bozukluklar Destek Eğitim Programı, hedeflenen amaçlara ulaşmayı sağlayacak çeşitli modüller ve bu modüllere yönelik kazanımlardan oluşmaktadır. Her bir modülde bireylerde ulaşılması beklenen kazanımlar, içerik, açıklamalar ve ölçme değerlendirme bölümleri yer almaktadır. Modüller bireyselleştirilmiş eğitim programı hazırlama ve uygulamaya imkân sağlayacak şekilde, kendi içerisinde bütünlüğü olan ve birbirini işlevsel olarak tamamlayacak yapıda hazırlanmıştır.
Modüllerde yer alan kazanımlar bireye kazandırılacak bilgi, beceri ve tutumlardan oluşmaktadır. Modüller uygulayıcıya rehber olabilmesinin yanında eğitim kurumlarının uygulayacağı eğitime de bir standart getirdiği gibi ölçme değerlendirme sürecini de kolaylaştırmaktadır.
Modüller ve Süreleri
Yaygın Gelişimsel Bozukluklar Destek Eğitim Programı, aşağıda belirtilen modüllerden oluşmaktadır:
MODÜLÜN ADI VE SÜRESİ
1. Eşleme Becerileri 250 Ders Saati
2. Taklit Becerileri 500 Ders Saati
3. Yönerge Takip Becerileri 750 Ders Saati
4. Görsel Destek Kullanımı 250 Ders Saati
5. Alıcı Dil Becerileri 1000 Ders Saati
6. İfade Edici Dil Becerileri 1000 Ders Saati
7. Oyun ve Müzik Becerileri 500 Ders Saati
8. Öz Bakım Becerileri 1000 Ders Saati
9. Günlük Yaşam Becerileri 1000 Ders Saati
10. Motor Beceriler 250 Ders Saati
11. Sosyal Beceriler 1000 Ders Saati
12. Okuma Yazma 750 Ders Saati
13. Matematik 500 Ders Saati
ÖĞRENME VE ÖĞRETME SÜRECİ
Programın amacına uygun olarak yürütülebilmesi için öğrenme ve öğretme sürecinin etkili olarak kullanılması gerekmektedir. Bu nedenle aşağıdaki hususlara dikkat edilmelidir:
Öğrenme ve öğretme süreci planlanırken bireyin performans düzeyi, özellikleri ile öğrenme şekilleri dikkate alınmalıdır.
Destek eğitim için kullanılan sürenin sonunda belirlenen hedefe ulaşılabilmesi için zaman kullanımı en doğru şekilde planlanmalıdır.
Öğrenme ve öğretme sürecinde uygun strateji, yöntem, araç gereç ve materyaller seçilmelidir.
Programda yer alan etkinliklerin, somuttan soyuta, kolaydan zora doğru aşamalı olarak hazırlanmasına ve uygulanmasına dikkat edilmelidir.
Çalışmalar sırasında kullanılan dilin ve uygulanan etkinliklerin bireyin yaşına ve özelliklerine uygun olmasına özen gösterilmelidir.
Günlük yaşamda bireylerin etkili iletişim kurabilmeleri ve iletişim stratejilerini kullanabilmeleri için uygun ortamlar hazırlanmalı ve etkinlikler çeşitlendirilmelidir.
A. Destek Eğitim Programı Bireyselleştirilmiş Eğitim Programına Nasıl Kaynaklık Eder?
Yaygın gelişimsel bozukluğu olan birey için Bireyselleştirilmiş Eğitim Programı Geliştirme Birimince hazırlanacak Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı (BEP), gelişim basamakları göz önüne alınarak hazırlanmış olan Yaygın Gelişimsel Bozukluklar Destek Eğitim Programı’na dayalı olarak oluşturulacaktır. Bireyin performansı alınırken esas olan programda belirtilen kazanımların hangilerini yapabildiğidir. Bireyin gerçekleştiremediği kazanımlar, verilecek eğitim için yol gösterecektir. Bu amaçla “Ölçme ve Değerlendirme” bölümünde örneği verilen Kaba Değerlendirme Formu kullanılarak bireyin programın hangi düzeyinde performans gösterdiği tespit edilebilir.
Yaygın gelişimsel bozukluk tanısının haricinde bireyin başka yetersizliği olması durumunda diğer yetersizliğin belirtileri, özellikleri ve bireyin bu yetersizliğe yönelik ihtiyaçları dikkate alınarak BEP hazırlanmalı, BEP hazırlama aşamasında bu engele yönelik destek eğitim programlarından bireyin ihtiyacına uygun kazanımlara yer verilmelidir. Ayrıca destek eğitim programı modüllerinde yer alan kazanımlar dışında ihtiyaç duyulduğunda bireyin düzeyine uygun olarak farklı programlardan kazanımlar da bireysel eğitim programına dâhil edilebilir.
Modüller içerisinde yer alan kazanımlar, aynı zamanda gelişim basamaklarına ve bireyin yetersizlik türünde ulaşabileceği olası maksimum düzey göz önünde bulundurularak hazırlanmıştır. BEP içerisinde yer alacak uzun dönemli hedefler ve buna bağlı kısa dönemli hedefler, bireyin yetersiz olduğu kazanımlardan öncelik sırasına göre belirlenecektir. Verilecek eğitim etkinliği sonunda ilerlemeyi ölçmek için yapılacak değerlendirme süreci, yine programa dayalı olarak gerçekleştirilecek olup bireyin BEP’inde yer alan kazanımlarla sınırlı olacaktır. “Ölçme ve Değerlendirme” bölümünde örneği verilen Performans Kayıt Tablosu kullanılarak bireyin ay içerisindeki kazanımları net olarak görülecektir. Bu performans tablolarında bireyin gelişim düzeyine temel teşkil eden basamaklar tanımlanmış olup gerekli olduğunda bu basamaklara ait alt hedefler oluşturulabilir.
Modül içerikleri, hem performans alımında hem de değerlendirmede kontrol listesi olarak kullanılabilecek şekilde hazırlanmış olup uygulamacının günlük çalışma planlamasında görülecektir. Yıl sonunda toplam ilerlemeyi görmek ve rehberlik ve araştırma merkezine bireyin geldiği düzeyi bildirmek için “Ölçme ve Değerlendirme” bölümünde verilmiş olan Dönem Sonu Bireysel Performans Değerlendirme Formu kullanılacaktır.
Bireyselleştirilmiş Eğitim Programı Nedir?
Bireyselleştirilmiş Eğitim Programı, özel eğitime ihtiyacı olan bireyin gelişimi veya ona uygulanan programın gerektirdiği disiplin alanlarında (öz bakım, akademik beceriler, sosyal beceriler, iletişim vb.) eğitsel gereksinimlerini karşılamak üzere uygun eğitim ortamlarından (okul, özel eğitim okulu, özel sınıf, mesleki eğitim merkezi vb.) ve destek hizmetlerden (destek eğitim odası, sınıf içi yardım, dil ve konuşma terapisi, fiziksel rehabilitasyon vb.) en üst düzeyde yararlanmasını öngören yazılı dokümandır. Bu doküman aile, öğretmen ve ilgili uzmanların iş birliği ile planlanır ve bireyin ailesinin onayı ile uygulanır.
Bireyselleştirilmiş Eğitim Programlarının Öğeleri Nelerdir?
1. Bireyin eğitsel işlevde bulunma veya performans düzeyi
Ayrıntılı değerlendirme sonuçlarına dayalı olarak hazırlanan, bireyin yapabildikleri ve yapamadıklarının betimlenmesidir. İlerlemelerin görülebilmesi için performans düzeyinin betimlenmesi son derece önemlidir. Çünkü bu betimlemeler değerlendirme sonuçlarının açık ve anlaşılır olmasını, ayrıca bireyin belirli gereksinimlerini tanımlamayı ve öncelik sırasına dizmeyi sağlar.
2. Eğitsel performans düzeyi, bulunduğu gelişim evresi ve yaş gibi faktörler dikkate
alınarak belirlenen bir yılın sonunda gerçekleşecek uzun dönemli amaçlar
Uzun dönemli amaç; bireyin bir öğretim dönemi ya da bir öğretim yılı sonunda gerçekleştirmesi istenen davranışlardır. Yıllık amaçlar da denilebilir. Uzun dönemli amaç seçiminde; bireyin önceki başarısı, bireyin var olan performans düzeyi, bireyin tercihleri, seçilen amaçların uygulanabilirliği, bireyin öncelikli gereksinimleri, amaçların kazanımı için ayrılan zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Uzun dönemli amaçlar;
a) Bireyin var olan performans düzeyi ile ilgili olmalı,
b) Uzun dönemli amaç alanı açıkça tanımlanmalı,
c) Uzun dönemli amaçlar ölçülebilir olmalı,
d) Anlamlı olmalı,
e) Kısa dönemli amaçları kapsamalıdır.
3. Uzun dönemli amaçlara ulaşmayı sağlayacak kısa dönemli amaçlar
Bireyin var olan performans düzeyi ile uzun dönemli amaç arasında kalan ve daha kısa sürede gerçekleştirilen kazanımlardır. Kısa dönemli amaç ifadelerinde birey, beklenen davranışın tanımlanması, davranışın koşullarının belirlenmesi (sözel istekler ya da yönergeler, yazılı istekler ya da yönergeler, materyaller, gereksinim duyulan yardım düzeyi, çevresel ortam ve uyarlamalar) ögelerine yer verilmelidir.
Bireyselleştirilmiş Eğitim Programı Nasıl ve Kimler Tarafından Geliştirilir?
BEP’in geliştirilmesi için bireyi farklı alanlarda değerlendirecek, onun normal, özel ve destek hizmetlerden en üst düzeyde yararlanmasını sağlayıp kararları alacak bir ekip oluşturulur. Bu ekipte, kurum yöneticisi, özel eğitim öğretmeni, sınıf öğretmeni, kurum psikoloğu veya rehber öğretmeni, ihtiyaca göre dil ve konuşma terapisti, odyolog, fizyoterapist, sosyal çalışmacı, tıp ve sağlık personeli gibi farklı uzmanlar bulunur. BEP ekibinin asıl üyesi bireyin ailesidir. BEP toplantılarına duruma göre bireyin kendisi de katılabilir.
B. Öğretim Yöntem, Teknik ve Yaklaşımları
Yaygın Gelişimsel Bozukluğu olan bireyler öğrenme sürecinde farklı yöntem, teknik ve yaklaşımlara gereksinim duyarlar. Öğretim programlarında çoklu duyuya dayalı öğretim tekniklerinin kullanılması gerekmektedir.
Aşağıda yer alan teknik, yöntem ve yaklaşımların hepsi öğretim programının içinde yer almalıdır.
Öğretim sürecini planlarken; bireyin gelişim özellikleri, performansı, öncelikli ihtiyaçları, bireyin öğrenme deneyimleri, motivasyonu, kazandırılacak beceri vb. değişkenler dikkate alınmalıdır.
1. Açık Anlatım Yöntemi
Açık anlatım yöntemi “tümden gelim ya da doğrudan öğretim” olarak da adlandırılmaktadır. Bu öğretim yöntemi, hem düzenli bir programı hem de araçların kullanımında sistematik olmayı gerektirmektedir.
Açık anlatım yönteminde ayırt edici öğrenme sürecinden yararlanılmaktadır. Bunun için uygulayıcı, öğreteceği kavramın ilişkili ve ilişkisiz niteliklerini belirler. Daha sonra kavramın olumlu ve olumsuz örneklerini oluşturur. Kavramın ilişkili nitelikleri kavramı tanımlar ve onun benzer örneklerini oluşturur. İlişkisiz nitelikler ise kavramı tanımlamayan, ancak kavramın yapısında var olan niteliklerdir. İlişkisiz nitelikler, kavramın örneklerinin farklı olmasını sağlar. Örneğin, “üçgen” kavramı için ilişkili nitelik üç kenarı ve üç köşesinin olmasıdır. Üçgeni temsil eden nesnenin büyüklüğü, malzemesi gibi nitelikler ilişkisiz niteliklerdir.
Kavramın olumlu örnekleri, kavramı tanımlayan nitelikleri gösterir. Kavramın olumsuz örnekleri ise kavramı tanımlamayan nitelikleri gösterir. Örneğin, “üçgen” kavramının olumlu örnekleri “plastik üçgen”, “tahta üçgen”, “karton üçgen”dir. Üçgen kavramının olumsuz örnekleri ise “plastik kare”, “tahta daire”, “karton dikdörtgen”dir.
Kavramın olumlu ve olumsuz örnekleri hazırlanırken örnek sayısının çok olmasına ve ilişkisiz niteliklerin değişmesine dikkat edilmelidir. Daha sonra, bireye olumlu ve olumsuz örnekler sunulmalı, bireyin doğru tepkileri pekiştirilmeli, yanlış tepkiler görmezlikten gelinip tekrar sunu yapılmalıdır. Böylece ayırt edici pekiştirmelere yer verilerek öğrenme gerçekleştirilmelidir.
2. Basamaklandırılmış Yöntem
Basamaklandırılmış yöntemin öğretim süreci “yap”, “göster”, “söyle” ve “yaz” basamaklarına ilişkin etkinlikleri içermektedir. Yap, göster, söyle ve yaz basamaklarında uygulayıcının gerçekleştirdiği hareketin her biri birey tarafından bir karşı hareketi gerektirir. Bireyler, uygulayıcı beceri yaparken görürler, beceriyi açıklamasını dinlerler. Daha sonra bireyler beceriyi kendileri yaparlar, gösterirler, ne yaptıklarını söylerler ve yazarlar. Basamaklandırılmış yöntemle öğretim yapılırken bireyden; yaparak, göstererek, sözlü ve yazılı dil kullanarak bir tepkide bulunması beklenmektedir. Birey, doğru tepki verdiğinde davranışı pekiştirilmekte, yanlış tepki verdiğinde öğretime geri dönülmektedir. Yap Basamağı: “Yap” basamağında uygulayıcı, gerçek nesneleri kullanır ve birey de cevaplarını gerçek nesneler kullanarak verir. “Yap” basamağı, bireylerin birbirleriyle ve uygulayıcı ile aralarında yakınlık kurmalarına yardımcı olur. Bireyin gruba katılımını sağlamak için kullanılan etkili bir öğretim yoludur. Bu basamak “yap-yap”, “yap-göster”, “yap-söyle”, “yap-yaz” alt basamaklarından oluşmaktadır.
Göster Basamağı: “Göster” basamağında uygulayıcı, bireye görsel bir uyaran verir ve bireyden doğru tepki vermesi beklenir. Uygulayıcı, uyarıcıları bireyin görebileceği şekilde sunar. Bu basamak “göster-yap”, “göster-göster”, “göster-söyle”, “göster-yaz” alt basamaklarından oluşmaktadır.
Söyle Basamağı: “Söyle” basamağında uygulayıcı, bireye sembolik uyaranı sözlü olarak verir ve bireyden de doğru tepki vermesi beklenir. Bu basamak “söyle-yap”, “söyle-göster”, “söyle-söyle”, “söyle-yaz” alt basamaklarından oluşmaktadır. Yaz Basamağı: “Yaz” basamağında uygulayıcı, bireye sembolik uyaranı yazılı olarak verir ve bireyden de doğru tepki vermesi beklenir. Bu basamak “yaz-yap”, “yaz-göster”, “yaz-söyle”, “yaz-yaz” alt basamaklarından oluşmaktadır.
3. İleri Zincirleme Yöntemi
İleri zincirleme yöntemine göre öğretim yapabilmek için performans alımı öncesi hazırlanan beceri analizinin ilk yapılandan son yapılana doğru düzenlenmesi gerekir. Öğretim yapılırken ilk işlem basamağı (birinci temel beceri) üzerinde durulup diğer işlem basamaklarının (diğer temel becerilerin) öğretimi yapılmaz. Birey, ilk işlem basamağını bağımsız olarak gerçekleştirdikten sonra ikinci işlem basamağına geçilir. Farklı materyal beceriler yer aldığı için iş eğitimiyle ilgili becerilerin öğretiminde daha çok ileri zincirleme yöntemi kullanılır.
4. Tüm Beceri Yöntemi
Tüm beceri yönteminin kullanılabilmesi için performans alımı öncesi hazırlanan beceri analizinin, ileri zincirlemeye göre yapılması gerekir. Bu yöntemin uygulanması sırasında becerinin bütün işlem basamakları için öğretim yapılır. Her öğretim oturumunda beceri basamaklarındaki ipuçları yavaş yavaş çekilerek becerinin tümü gerçekleştirilmeye çalışılır.
5. Tersine Zincirleme Yöntemi
Tersine zincirleme öğretim yönteminin kullanılabilmesi için performans alımı öncesinde hazırlanan beceri analizinin, tersine zincirlemeye göre yapılması gerekir. Yani beceri analizi son yapılandan ilk yapılana doğru düzenlenerek oluşturulmalıdır. Öğretim yapılırken son işlem basamağı üzerinde durulur; diğer işlem basamaklarının öğretimi yapılmaz. Birey, son işlem basamağında bağımsızlığa ulaşınca sondan bir önceki işlem basamağının öğretimine geçilir. Her oturumda bireyin bağımsız gerçekleştirdiği basamakları da yaparak beceriyi tamamlaması istenir.
Tersine zincirleme yöntemi her beceri için uygun olmayabilir. Özellikle giyinme becerilerinde ve bazı mesleki becerilerde tersine zincirleme yönteminin diğer yöntemlere göre daha etkili olduğu bilinmektedir. Bunun nedeni; bireyin başlangıçta gerçekleştirmesini beklediğimiz becerinin oldukça az sayıda işlem basamağını içermesi, kolaylıkla başarıya ulaşmasının mümkün olması ve diğer basamakların öğretimi yapılırken bağımsızlığa ulaştığı işlem basamaklarını da tekrarlamasıdır.
6. Uygulamalı Davranış Analizi-UDA
Bireyin davranışlarını ve bu davranışlarla ilişkili çevresel özelliklerin ölçülebilir tekniklerle analiz edilmesine dayanan bu yöntem, birçok davranışın çevresel faktörler aracılığıyla ödüllendirildiği ya da cezalandırıldığı ilkesini temel almaktadır.
Yaygın gelişimsel bozukluğu olan bireylerle yapılan uygulamalı davranış analizi çalışmaları; uygun ve istenilen davranışları artırmayı, bireye yeni davranışlar kazandırmayı, bu davranışların farklı ortamlara ve yeni karşılaşılan durumlara genellenmesini sağlamayı, uygun olmayan ve istenmeyen davranışların ortaya çıkmasını engellemek amacıyla çevresel düzenlemeler yapmayı, çevresel düzenlemelere karşın ortaya çıkması engellenemeyen davranışların yinelenme olasılığını azaltmayı, kazanılan uygun davranışların ve davranış değişikliklerinin kalıcı olmasını hedeflemektedir. Yaygın gelişimsel bozukluğu olan bireylerde artırılması ve kazandırılması hedeflenen davranışlara; sosyal beceriler, iletişim becerileri, oyun ve taklit becerileri, öz bakım ve günlük yaşam becerileri örnek verilebilirken azaltılması ya da ortadan kaldırılması hedeflenen davranışlara ise öfke nöbetleri, kendini uyarıcı davranışlar, ısırma, bağırma, vurma gibi kendine ve çevresine zarar verici davranışlar verilebilir.
Uygulamalı davranış analizi uygulamalarında ilk aşamada hedef davranışın ne olduğu belirlenir ve bu davranışın tanımı yapılır. Bu süreçte sistemli bir gözlem ve kayıt tutma tekniğinden yararlanılır. Davranış değiştirme yöntemine karar verildikten sonra bu yöntem uygulanır ve aynı gözlem ve kayıt tutma teknikleriyle sürekli veri toplanarak müdahalenin etkililiği değerlendirilir. Bu değerlendirme sonucunda uygulamanın sürdürülmesi, uyarlanması ya da kesilmesi yönünde karar alınır. Yaygın gelişimsel bozukluk gösteren bireylerin normal gelişim gösteren akranlarıyla birlikte kaynaştırma eğitimine katılmaları ise UDA’nın uzun vadedeki amacını oluşturmaktadır (Kırcaali-İftar, 2003).
7. Ayrık Denemelerle Öğretim
Lovaas Yöntemi olarak da adlandırılan ayrık denemelerle öğretim, temeli uygulamalı davranış analizine dayanan geleneksel öğretim yöntemlerinden biridir. Bu öğretim yönteminde davranışın öncülü, davranış ve davranışın sonucundan oluşan denemeler art arda sunulur. Öğretimin “öncül” aşamasında bireye bir soru, yönerge sunulur ya da bir araç yöneltilir. Örneğin, uygulamacı elindeki arabayı göstererek “Bu nedir?” diye sorar. Yöntemin ikinci aşaması olan “davranış” boyutunda bireyden doğru ya da yanlış bir tepki beklenir. Birey hiç tepki de vermeyebilir. “Sonuç” bölümünde ise bireyin tepkisine uygun yaklaşımda bulunulur. Doğru tepkiler pekiştirilir, yanlış tepkilerde ise hata düzeltmesi yapılır ya da yönerge yeniden sunulabilir. Yöntemin son aşaması ise “denemeler arası süre”dir. İkinci uygulamaya geçmeden önce bireyin 4-5 saniye kadar dinlenmesine, pekiştireci kullanmasına izin verilir.
Ayrık denemelerle öğretimde birey, ipuçları yardımıyla belli davranış ya da becerileri yapar duruma geldiğinde bu ipuçları yavaş yavaş ortadan kaldırılır. Yaygın gelişimsel bozuklukları olan bireylere taklit, eşleme ve gruplama, alıcı dil ve öz bakım becerilerinin kazandırılmasında ayrık denemelerle öğretim yöntemi yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu yöntemin en önemli avantajı kolay uygulanabilirliği ve bazı bireylerin hedef davranışları kolay kazanabilmeleridir.
Dil becerilerinin işlevsel kullanılamaması ve kazanılan davranışların genellenebilirlik aşamasındaki güçlükleri ise bu yöntemin sınırlılıklarını oluşturmaktadır (Kırcaali-İftar, 2003).
8. Fırsat Öğretimi
Fırsat öğretimi, yaygın gelişimsel bozukluğu olan bireylerin dil ve iletişim becerilerini doğal ortamda kazandırmayı hedefleyen bir yöntemdir. Bu yöntemde de ayrık denemelerle öğretim yönteminde olduğu gibi uygulama art arda yapılan denemelerle sunulmaktadır. Ancak ilk girişim birey tarafından başlatılır ve bireyin iletişimsel çabaları pekiştirilir. Bu yöntemde uygulamacı, bireyin herhangi bir nesneyi istemesini ya da iletişimi başlatacağı anı bekler. Bu girişim çabası, bireyin yaş ve performansına bağlı olarak sözel davranış ya da işaret etme, ağlama gibi sözel olmayan biçimlerde gerçekleşebilir.
Birey iletişimi başlattıktan sonra, uygulamacı “Ne istiyorsun?, “Bunu mu istiyorsun?” gibi sözel ifadelerle bireyin başlattığı konuyu genişletmesini sağlar. Bu aşamada bireyden biraz daha gelişmiş iletişimsel davranışlar beklenir ve gereken durumlarda model olunur. Bireyden doğru tepkiler alınamazsa uygun sözel ifadeler kullanılır ya da ipuçları sunulur. Eğer bireyden uygun iletişim tepkisi alınırsa, uygulamacı tepkinin doğruluğunu onaylayarak bireyin istediği nesneyi sunar. Yapılan çalışmalar fırsat öğretiminin yaygın gelişimsel bozukluğu olan bireylerin iletişim becerilerini geliştirmede etkili olduğunu ve kazanılan becerinin genellenebilirliğinin yüksek düzeyde bulunduğunu göstermektedir.
9. Olumlu Davranış Desteği (İşlevsel Analiz)
İşlevsel analiz uygun olmayan davranışların, elde etme, kaçma/kaçınma gibi belli işlevleri yerine getirdiği ve uygun davranış dağarcığı yetersizliğinden kaynaklandığını ileri süren bir yöntemdir.
İşlevsel analiz, yalnızca bireyin problem davranışının azaltılmasını değil, aynı zamanda bu problem davranışın işleviyle aynı olan yeni bir davranışın öğrenilmesini de amaçlamaktadır. Bu yöntemde davranışa zemin hazırlayan öncüller ve uyaranlar yapılandırılmaktadır (Erbaş, Kırcaali-İftar ve İftar, 2005).
Yaygın gelişimsel bozukluğu olan bireylerde görülen öfke nöbetlerinin başkalarının ilgisini çekmek, nesne, kişi ya da etkinliklerden kaçınmak, nesne ya da etkinlik elde etmek amacıyla ortaya çıktığı, kendini uyarıcı davranışların ise duyusal haz elde etme işlevini yerine getirdiği belirtilmektedir. Bu tür olumsuz davranışların yerine uygun davranışların kazandırılması sürecinde öncelikle uygun olmayan davranışların tanımının yapılması ile işe başlanır. Bu davranışları ortaya çıkaran öncüller ve davranış sonrası sonuçlar belirlenir. Bu davranışların işlevlerinin neler olduğu belirlenerek alternatif davranışlar planlanır ve öğretim programı hazırlanır.
10. Temel Tepki Öğretimi (TTÖ)
Temel tepki öğretimi, Robert Koegel ve arkadaşlarının çalışmalarından ortaya çıkan ve uygulamalı davranış analizinin (UDA) ilkelerini temel alan uygulamalı davranış eğitimidir. Bu araştırmacılar bireyin gelişim aşamalarında temel rolü olan becerileri öğreterek diğer davranışların da kazanılmasını hedeflemişlerdir. Yaygın gelişimsel bozukluğu olan bireylerin karşılıklı iletişimi sürdürememe, başkaları tarafından başlatılan iletişim sürecine tepkisiz kalma, uygun olmayan jest ve mimik kullanma, göz kontağı kuramama gibi sorunları için temel becerilerin model olma yoluyla öğretilmesiyle uygun olan davranışları ayırt eder duruma gelmelerini amaçlamışlardır.
Temel tepki öğretimindeki temel kavramlar, güdülenme ve çoklu uyaranlardır. Güdülenme, çoklu ipuçlarına tepki verme, kendini yönetme, iletişimi kendisinin başlatma davranışı olarak ortaya çıkmaktadır. Sosyal iletişimi başlatması, dil ve akademik gelişimleri için uyaran girdisi sağlanarak bireye öğrenme fırsatı sunulabilir.
Güdülenmeyle yaygın gelişimsel bozukluğu olan bireylerin sosyal ve akademik uyaranlara tepkilerini arttırmak aynı zamanda karşılıklı sosyal etkileşim sürecinde ortaya çıkabilecek davranış problemlerini azaltmak mümkün olabilecektir. Güdülenme sürecinde etkili olan faktörler; bireyin kendi başına seçim yapması, farklı becerileri kazanması ve yeni öğrenilen becerileri var olan becerilerle birlikte kullanması doğal bir pekiştirme sürecidir. Birey tarafından seçilen oyuncaklar, etkinlik ya da materyaller seçim yapma aşamasını oluşturur. İkinci basamakta, bireyin iyi düzeyde performans gösterdiği becerilerin arasına yeni öğreneceği beceriler eklenerek olumlu deneyimler sağlanması ve pekiştireç alması amaçlanır. Güdülenmenin en son aşaması ise bireyin olumlu sosyal ve iletişimsel tepkilerinin pekiştirilmesidir.
Doğal pekiştireç kullanımı, öğrenmeyi ve beceri kazanımını hızlandırmaktadır. Doğal pekiştirmeler doğrudan ve beceriyle ilişkili işlevselliği olan pekiştirmeler olarak tanımlanabilir. Birey hedef tepki verdiğinde, ödülü doğal olarak elde edebilecektir. Güdülenme yöntemi otizmli bireylere alıcı ve ifade edici dil becerilerinin, kendi kendine yardım becerilerinin, okuma yazma, boyama, yapıştırma gibi akademik becerilerin, olumsuz davranışları azaltma ve uygun davranışları geliştirme, etkinliklere katılma gibi sosyal becerilerin öğretilmesinde kullanılabilir. Güdüleme sürecindeki diğer önemli bir alan kendi kendini yönetmedir. Kendi kendini yönetme bireyin sahip olduğu uygun davranışları kendisinin başlatması ve sosyal farkındalık geliştirerek bireyleri ayırt edebilmesidir (Koegel ve Koegel, 2005).
Temel tepki öğretimindeki diğer kavram çoklu uyaranlara dikkati sağlamadır. Otizmli bireylerin sosyal ve iletişim becerilerini öğrenme, genelleme yapma güçlüklerinin çoklu uyaranlara tepki vermemelerinden ve aşırı uyaran seçiciliğinden kaynaklandığı belirtilmektedir. Aşırı uyaran seçiciliğini azaltmak için yaygın gelişimsel bozukluğu olan bireylere çoklu ipuçlarına tepki verilmesi öğretilmelidir. Ev, okul ve toplumsal yaşam içerisine çoklu ipuçları dâhil edilerek bireylerin aşırı uyaran seçicilikleri önlenebilir. Örneğin, renk öğretimi için ev ortamında giysileri kullanarak evde çoklu ipuçlarının öğretimi yapılabilir. Sınıf ortamlarında öğretmenler, bireye etkinlikte kullanması için verilecek aracın rengini tercih etmesini talep ettiğinde farklı renklerde keçeli kalem, pastel boyalar, kalemler sağlayabilir. Toplumsal ortamda ise otizmli bireylere trafik işaretlerini, renkleri, yer bildiren işaretler, otobüs yönleri öğretilebilir.
11.Yanlışsız Öğretim
Yanlışsız öğretim tekniği geleneksel yöntemlere göre daha az hatanın gerçekleştiği varsayılan yöntemdir. Bu öğretim; hata düzeyinin düşük olması, bireyin daha fazla pekiştireç alması, öğrenen ile öğreten arasında olumlu etkileşim kurulması nedeniyle öğretim sırasında uygun olmayan davranışlar daha az ortaya çıkar. Bu öğretim yöntemi; tepki ipuçlarının sunulduğu ve uyaran ipuçlarının kullanıldığı öğretim yöntemlerinden oluşmaktadır.
a. Tepki İpuçlarının Sunulduğu Öğretim Yöntemleri